29 Ocak 2010 Cuma

''ufkun sonsuzluğuna
hiç şaşmıyorlar
rüzgârın gizli ıslığını
hiç kimse işitmiyor
hangisi anlayabilir
yazın son günlerinde
tenha plajın
ağır hüznünü ''

'Sarı Yaz'ların hatırlattıgı cocuklugum...Aynı catıdan baktıgımız sahil ve dertlestigimiz cekirdekler...Suyun altında nefesimizi tutup bakıstıgımız günler...Günes batarken kalbimizden gecen düsler...



Hatırlıyormusunuz, hani eve hic girmek istemezdik, günes alnımızı yakardı, biz ev kurardık serinlemek icin. Bir eski evin balkonunda dans ederdik gecelerce, soguk dusun altında sakalasırdık. Köpekten kactıgımız bir gün kendimizi bilmedigimiz bir yerde bulmustuk ve tanımadıgımız bir taksici bizi eve bırakmıstı. Daha masumdu hersey, incitmiyordu kimse birbirini. Yıldızların kaydıgı gecelerde el ele tutusup dilek diliyorduk, belki de herkes aynı dileği...


Ve tabi ben... Yalnızlıgı en cok seven ben.
Kumsalda yürüyüp düsünmek ne cok sey ögretmisti bana. Denizin sakinligi genel ruh halimdi, bir anda kabarabiliyordu. İcimde binlerce canlı yasıyordu, duygularım da onlar gibi, bazen dost bazen düsmandı.
Benim de hayatımda cokca insan vardı; ama karanlık cökünce kimse kalmıyordu.


En büyük asklarımı orada yasamıstım. Geceleri, günesin ısıttıgı kumların icine gömerdiniz ayaklarınızı ve sırtınızı sevdiginizin koynuna...Balık ekmegin tadı daha baskaydı, suyun rengi daha mavi. Sevdiginiz günesten gözlerinizi kısıyorsunuz sanırdı, bilemeden gözlerine bakamadıgınızı...Hicbir fark kalmazdı aranızda, altı üstü sort, bikini...


Benim icin yaz bitti artık, günesin sadece sırtımı ısıttıgı bir dünyada yasamaya mecburum. Ayaklarımda ne kumun sıcaklıgı, ne de yüzümde denizin tuzu...Rüzgar öyle tatlı esmiyor buralarda, sokaklar tozlu.


İcki sofralarında kurulmaya calısılıyor asklar, takvim yapraklarında hissediliyor sadece günes. Ve güleryüzüm pekişmiyor artık dostlarla.
Yalnızlık, mutsuzluk, ruhsuzluk baki.

Hiç yorum yok: